..." eğer tanrıyı biliyorsanız niye onlara anlatmıyorsunuz?" diye sordu. "tanrı hakkındaki bu kitapları niye vermiyorsunuz insanlara?"
"onlara othelloyu neden vermiyorsak, bunları da aynı nedenle vermiyoruz: eskiler de ondan; yüzlerce yıl öncesinin tanrısını anlatıyorlar. şimdinin tanrısını değil."
"ama tanrı değişmez ki."
"insanlar değişir ama."
"ne fark eder?"
dürüstçe bir soru sorar vahşi " ne fark eder?"
bu kitabı elime aldığımda orwellin 1984 kitabında ne hissetmişsem aynısını hissederim diye umuyordum. eser 1984 kitabından önce yazılmış. iki kitap da bir distopyayı anlatıyor. ancak cesur yeni dünya farklı bir distopya. öyle karamsar bir tablo değil buradaki. insanın hoşuna gidecek türden bir dünyayı anlatıyor. ancak yine de acaba insan bu kadar mutlu olmak ister mi sorusunu da beraberinde getiriyor.
her şeyin önceden ayarlandığı bir dünya ile karşılaşıyoruz kitapta. ünlü arabacı henry forddan 632 yıl sonrası londradayız. insanların yeni tanrısı forddur artık. deney tüplerinde dünyaya gelen insanlar farklı kast sistemlerine sahiptir. bu kast sistemine göre herkesin şartlandırılmış bir görev hiyerarşisine uygun hareket etmesi gerekmektedir. aksini düşünmezler bile üstelik öyle bir şartlandırma ki herkes mutludur durumundan.
soma haplarıya bu mutluluk isterseniz daha da katmerlenmektedir. ebeveyn kavramı yoktur hatta bu kavram oranın insanları için pornografik bir ahlaksızlığı temsil etmektedir. dileyen dilediği ile birlikte olmakta ve bu teşvik edilmektedir. bunu aksatanlara tabiri caizse kötü gözle bakılmaktadır. işte böyle bir dünyada yaşayan bernard marx bir gün sınırın elektrikli tel örgülerle ayrıldığı vahşilerin yaşadığı ayrı bölgeye gidip oradan bir genci londraya getirir. vahşi diye tanınan bu gencin iki dünya arasındaki farkın altında ezilişini anlatan bu kitabı sevdim.
sevdim çünkü yaşadığımız dünyayı bir nebze hatta ne bir nebzesi bol nebze anlatan bir eser. modern hayatın şu kitaptakinden pek farkı kalmadı aslında. forddan 632 yıl sonrasına gitmemize bile gerek kalmadı. soma denilen uyuşturucuyu her gün ekranlarımızdan bolca alır hale geldik. cinsellik bir tabu bile değil. bakmayın siz tabu dediklerine kim kiminle birlikte olamıyor bu devirde.
tanrıyı kaybettik. onu bir kitaba mahkum ettik. tanrıyı anlamak için sakallarını gözümüze sokan hocaların dillerine bakar olduk.
hey cesur yeni dünya. vahşi gibi olanlara bazen meczup dedik bazen taşladık. bizden olmayan bizden değildir kabilinden davrandık.
insanlar değişti değiştikçe tanrıyı da değiştirmeye kalktılar. değişmeyen tanrıyı gördükçe kendi tanrılarını yarattılar. bunlara taptılar. işte buna da modernleşme dediler. bize modernleşmenin putlarını yıkacak eli baltalı ibrahimler gerekiyor. bize cesur yeni dünyaya boyun eğmeyen vahşiler gerekli. işte bu kitabı bu yüzden sevdim. okuyun seversiniz.
baki selamlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder