5 Mayıs 2016 Perşembe

EXLİBRİS

uzun zamandır aklımdaydı exlibris yapmak. birkaç denemeden sonra böyle bir şeye karar kıldım. mütevazi kütüphanemin kitaplarına uygulamayı düşünüyorum. exlibrisin ne olduğunu bilmeyenler için şuraya bakabilirsiniz.
bknz: exlibris
 örnekler
çizimin anlamı aslında basit. kitap denizdir insan bu denizde yelken açar. yelkeni yoncaya benzetmeye çalıştım ancak sanırım gitara benzedi. olsun müziği de severim zaten. yoncanın sol tarafı e harfi sapı ise i harfi dolayısı ile ismimin baş harfleri.

şimdi düşündüğüm şey ise bunu kitaplara nasıl uygulayacağım. çıkartma yapıp yapıştırabilirim her kitaba ancak ben öyle olmasını istemiyorum. ya bir mühürcüye gidip iyi bir para karşılığı mühür yaptıracağım ya da ,ki bu ikinci ya danın olma ihtimali epey yüksek, tahtaya oyma yaparak kendim bir mühür yapacağım. olur mu olmaz mı bilemem ancak bir denemem lazım.

30 Nisan 2016 Cumartesi

KIRMIZI SAÇLI KADIN - ORHAN PAMUK

kırmızı saçlı kadından önce aslına bakarsanız iki kitap daha okudum ( utopia ve hamlet) ve onlarla ilgili birkaç şey yazmak niyetindeydim. yine de yazmaya niyetim var ancak aklımdan uçup gitmeden bu kitabı ele almak istedim.
orhan pamuk 1998 yılında tanıdığım bir yazar hemen tahmin edebileceğiniz gibi benim adım kırmızı ile tanıdım onun yazın dünyasını. çok beğendiğim bir kitaptı benim adım kırmızı. sonra bana göre türk romanının en iyilerinden olan kara kitap'ı okudum. ve diğerleri yıllar geçtikçe geldi zaten.
kırmızı saçlı kadın ile ilgili ilk düşüncem  kara kitap ve benim adım kırmızı da bulduğum tadı tekrar hissetmemi sağlamasıdır. tam bir orhan pamuk klasiği diyebilirim kitap için.
baba oğul ilişkisinin batı doğu kültürlerinden etkilenmesi ve iki resim iki anlatı çerçevesinde yoğrulması aslında kitabın özü.
oidipusun babasını öldürmesi ve rüstem ile oğlu sührabın acıklı hikayesi. tabi bir de oidupusun babasını öldürdükten sonra annesi ile evlenmesi.
kitabın temelinde bu hikayeler yatıyor. ve baba oğul anne üçlüsünü günümüz istanbulunda harmanlıyor. daha doğrusu günümüz istanbulundan otuz yıl önce başlayarak yapıyor bunu.
baba oğul ve anne arketipleri üzerine kurulu kitabımızı sıkılmadan ( neye göreyse artık) okudum ve çok sevdim bu kitabı.
her baba oğlunun katilidir ve her oğul da babasını öldürür anafikri kitabın  son sayfası da bittiğinde asılı kaldı fikir ağacıma. peki kadın ya da anne neredeydi . aslında en merkezde kadın vardı hep. dairenin tam ortası pergelin sivri ucunun bastığı yerde kadın vardı. babalar ve oğullar dönüyordu etrafında.
kırmızı saçlı kadının dediği gibi alemin mantığı anaların ağlaması üzerine kurulmuş. baba oğlunu öldürse ya da oğul babasını sonuçta ağlayan hep kırmızı saçlı kadınlar oluyor.
kitabı okumaya başlamadan önce ya da ilk sayfalarındayken naçizane tavsiyem oedipusun hikayesi ile şehnameden rüstem ile sührabın mesellerini okumanızdır. elzem olmasa da işe yarayacaktır.
-hem oğlunu öldür hem de ağla yıkılasın rüstem emi-

31 Mart 2016 Perşembe

ŞANZELİZE DÜĞÜN SALONU - TARIK TUFAN

uzuuun bir aradan sonra ilk yazım olması sebebiyle bir iki kelam bu nekahat dönemine dair olacak 
sonra da tarık tufanın şanzelizesinden bahsederim.
son yazıyı yazdıktan sonra şöyle bir baktım yazdıklarıma ve internette ya da edebiyat dergilerinde 
örneklerine sıklıkla rast geleceğiniz süslü cümlelerden mürekkep yazılar yazmadığımı farkettim. 
hepsi kitap okurken not alınmış yazılar gibiydi. bu durum beni rahatsız etmediği için çok takılmadım. takıldığım şey kitaplar hakkında tam olarak hissettiklerimi  aktaramıyor oluşumdu. her şey zihnimde fakat kalemin ucuna gelirken ne oluyorsa oluyor bambaşka bir şeye dönüşüyordu yazdıklarım. işte ey kari biz bu yazamama haline avamın alim ile farkı diyoruz ya da diyorlar.
baktım ben buyum ara vereyim dedim. sonra araya başka işler girdi sınav hazırlığı derken hiç kitap 
okuyamadığım bir dönem oldu ve nihayetinde tarık tufanın şanzelize düğün salonu ile kitap okumaya tekrar başladım.
tarık tufanı tanıyordum, en azından televizyonda epey bir izlemişliğim vardır ama hiçbir kitabını 
okumamıştım. tamamen önyargıyla ilgiliydi okumama sebebim. misal kadın yazarların iyi 
yazamadıklarını düşünmem gibi bir önyargı. böyle önyargılar vardır hayatımızda orada dururlar ve 
yıkmak için bir gayret göstermeyiz. işte yazara karşı mesnedi olmayan bu tutumum kendisiyle bizzat tanışmam ile yıkılmış oldu. kitabı da kendisi hediye etti zaten. 
uzatmayayım işte önce her şey suydu ve rab ol dedi....
sağolsun nazik bir insan gerçekten ve birazdan yazacağım şeylerde bu nezaketinden etkilendiğim gibi durum düşünülmesin. okurken ne hissettiysem onları yazmaya gayret edeceğim.
kitaba farklı bir isim vermesini tercih ederdim öncelikle zira bilenler bilir şanzelize gaziosmanpaşa 
apaçilerinin ki bunlar oldukça değişik bir kabiledir, takıldıkları ,sınırsız eğlence vaadeden bir yer 
olarak kazındı hafızalara. kitabın adının bilinçli olarak bundan dolayı konulduğunu düşünmemem 
için bir sebep yok. bu da bence bir hafiflik algısı oluşturuyor.
şimdi bir tümdengelim yapalım.
güzel kitap

ve güzel benim değerlerim ölçünde güzel
güzel iyidir
o hal de bu kitap da iyidir.
aforizmalarla harmanlanmış akıcı sıkmayan olay kurgusunun bilindik ama yine de konudan dolayı farklı olduğu bir solukta bitiveren bir kitap.
kahraman bir seçim yapıyor. olaylar da o seçimin etrafında dönüyor. 
ayrıntıya fazla girmeye gerek yok aslında zaten bir solukta okunduğunu söylemiştim.
benim asıl değinmek istediğim islami hayat tarzına sahip ailelerin fertlerinin bu ikilemleri çokça yaşaması. bir kızı seversiniz ona dokunmak onunla gezmek hep onunla vakit geçirmek istersiniz ama sizi tutan ipler buna müsade etmez. illaki evlenme fikri gelir dolaşır dilinize gelir aksi bir ilişki mümkün değildir. neden?
arkadaş sohbetleri yapılır herkes şen şakrak eğlenir biralar ağızlarda yuvarlanır ama siz içseniz de gülseniz de dans pistinde hoplasanız da aklınızda hep acaba bu halim ne olacak sorusuyla başbaşasınızdır.
eğlenemezsin yaşayamazsın çünkü sen dünyanın gelip geçici olduğuyla asıl ödülün ötelerde olduğuyla büyüdün. ne kadar uğraşsan da boşunadır. sen buraya bu dünyaya ait olamazsın. arafta insan ne kadar mutludur ey kari!
kitap bu ikilemi sıklıkla atlatmaya çalışıyor bunu çok da ayrıntılandırmadan herkesin rahatlıkla anlayabileceği bir dilden yapıyor. bu herkesin anlaması meselesi ticari kaygılardan  da olabilir yazarın gücünün sınırlarından da olabilir.  Demem odur ki bir kitabı iyi yapmak için ölçü değildir herkesin algısı.
bu kitap kadınları anlatıyor
bu kitap ikilemleri seçimleri anlatıyor
bu kitap seni ey islamcı kardeşim en çok da seni anlatıyor